Altın oran kavramı (Phi oranı olarak da bilinir), tarihsel olarak antik Yunan uygarlığından bu yana matematik ve estetikte kullanılan bir prensiptir. Yunan matematikçisi Euclid (M.Ö. 300’ler), bu oranı ilk olarak geometri çalışmalarında tarif etmiş ve altın oranı “bütünün daha büyük parçaya oranı, büyük parçanın küçük parçaya oranına eşit olmalıdır” şeklinde tanımlamıştır.

Altın oran kavramı (Phi oranı olarak da bilinir), tarihsel olarak antik Yunan uygarlığından bu yana matematik ve estetikte kullanılan bir prensiptir. Yunan matematikçisi Euclid (M.Ö. 300’ler), bu oranı ilk olarak geometri çalışmalarında tarif etmiş ve altın oranı “bütünün daha büyük parçaya oranı, büyük parçanın küçük parçaya oranına eşit olmalıdır” şeklinde tanımlamıştır. Ancak, altın oranın estetik ve mimari alanlarda kullanımı, tarih boyunca farklı kültür ve disiplinlerde gelişmiştir.

Tarihsel ve Felsefi Gelişim


1. Antik Yunan ve Euclid
Euclid’in geometri üzerine yazdığı “Elementler” adlı eserde, altın oran geometri ve estetik ilişkisiyle tanımlanmıştır. O dönemde Yunanlılar, doğadaki ve sanattaki güzelliği matematiksel formüllerle açıklamaya çalışıyordu. Altın oran, mimari ve sanat eserlerinde kullanılan mükemmel dengeyi ve estetik ahengi simgeledi. Parthenon Tapınağı gibi önemli yapılar, bu oranın izlerini taşır.

2. Rönesans Dönemi
Rönesans döneminde altın oran, sanatta ve bilimde büyük bir önem kazanmıştır. Leonardo da Vinci gibi sanatçılar ve matematikçiler bu oranı eserlerinde bilinçli olarak kullanmaya başlamışlardır. Da Vinci’nin ünlü eseri Vitruvius Adamı, insan bedeninin ideal orantıları ile altın oran arasındaki ilişkiyi gösterir. Aynı zamanda mimari eserlerinde ve sanatında bu oran, estetik simetriyi ve dengeyi simgeleyen bir ölçüt olarak kullanılmıştır.

3. Fibonacci Dizisi ve Altın Oran
12. yüzyılda İtalyan matematikçi Fibonacci, ünlü Fibonacci dizisini keşfetmiştir. Bu dizide her sayı, kendisinden önceki iki sayının toplamıdır ve bu dizideki sayılar arasındaki oranlar altın oranla yakın bir ilişki içindedir. Fibonacci dizisi, altın oranın doğadaki yansımalarını açıklamak için de kullanılmıştır. Ayçiçekleri, deniz kabukları, spiral galaksiler gibi doğal oluşumlarda altın oranın izleri görülebilir.

4. Modern Estetik ve Deontolojik Yaklaşım
20. yüzyıldan itibaren altın oran, mimari, sanat, ve estetik cerrahisi alanlarında geniş bir kullanım alanı buldu. Modern dönemde estetik anlayışında altın oran kullanımı, yüz hatlarının matematiksel bir temel üzerinde değerlendirilmesine olanak tanıdı. Estetik cerrahi uygulamalarında, özellikle yüz güzelliği analizlerinde bu oranın kullanılması, ideal estetik oranların elde edilmesini sağladı.

Deontolojik Yaklaşım ve Altın Oran


Deontoloji (ahlaki yükümlülükler bilimi), tıpta etik kuralların rehberliğinde yapılan uygulamaları kapsar. Estetik cerrahi ve güzellik uygulamalarında deontolojik ilkeler, tıbbın temel etik kuralları olan “zarar vermeme” ve “faydacılık” prensipleri ile uyum içinde olmalıdır. Altın oran, tıbbi estetik uygulamalarında bir rehber olarak kullanılmakta, ancak hastanın hakları ve talepleri göz önünde bulundurularak kişiselleştirilmiş uygulamalar yapılmalıdır.

1. Estetik Tıpta Deontolojik İlkeler:

Hastanın İsteği ve Bilgilendirilmiş Onam: Altın oran baz alınarak yapılacak müdahalelerde, hastanın istek ve beklentileri dikkatle dinlenmeli ve her uygulamanın sonuçları hakkında bilgilendirme yapılmalıdır.
Doğal Güzelliği Koruma: Tıbbi etik, aşırı müdahalelerden kaçınılması gerektiğini vurgular. Altın orana ulaşma çabası, hastanın yüz anatomisine uygun olmalı ve doğal görünüm korunmalıdır.
Hekimin Vicdani Sorumluluğu: Hekim, altın oran uygulamasında hastaya zarar verecek bir müdahaleden kaçınmalıdır. Estetik görünümü iyileştirme amacıyla yapılan müdahaleler, etik sınırlar içinde kalmalı ve hastanın genel sağlığını riske atmamalıdır.

2. Kültürel ve Kişisel Farklılıklar:

Altın oran her birey için aynı şekilde uygulanabilir bir kavram değildir. Kültürel ve bireysel güzellik algıları, matematiksel oranlardan daha fazla önem taşıyabilir. Bu nedenle, tıp etiğinde kişiselleştirilmiş tedavi ve estetik yaklaşımlar deontolojik olarak önemlidir. Hekimin görevi, sadece altın orana ulaşmak değil, hastanın kişisel ve kültürel güzellik anlayışına uygun çözümler üretmektir.

Sonuç olarak, altın oran estetik tıpta önemli bir rehber olsa da, tıbbi deontolojiye uygun olarak kişisel ihtiyaçlar, sağlık ve hasta memnuniyeti her zaman ön planda tutulmalıdır. Altın oran, estetikte mükemmel dengeyi simgelerken, hekimin etik sorumluluğu bu dengeyi hastanın sağlığını riske atmadan uygulamaktır.
Güzellik çizgisi, yüzün estetik ve simetrik özelliklerinin, altın oran ve belirli anatomik yapılar dikkate alınarak tanımlanmasıdır. Yüz estetiği ve güzellik değerlendirmeleri genellikle simetri, orantılar ve yüz hatlarının uyumu ile ilişkilidir. Estetik algısında yaygın olarak kullanılan kavramlardan biri altın orandır (Phi oranı, yaklaşık olarak 1:1.618). Bu oran, matematiksel olarak ideal güzellik için belirlenmiş bir referans kabul edilir ve birçok estetik uygulamada da kullanılmaktadır.

1. Altın Oran Nedir?

Altın oran, bir uzunluğun ikiye bölündüğü zaman büyük parçanın küçük parçaya oranının, bütünün büyük parçaya oranına eşit olması gerektiğini ifade eden bir matematiksel prensiptir. Yüz estetiğinde, bu oranlar yüz hatlarının ahenkli, simetrik ve estetik görünmesini sağlar. Altın oran kavramı şu şekilde yüz üzerinde uygulanır:

Yüzün uzunluğu (alın ile çene arasındaki mesafe) ile yüz genişliği arasındaki oran altın orana yakın olmalıdır.
Gözler arası mesafe, burun genişliği ve ağız genişliği de altın orana göre uyumlu olmalıdır.
Dudaklar ve burun arasındaki mesafe, göz ile kaş arasındaki mesafe gibi daha ince ayrıntılar da bu orana göre belirlenebilir.

2. Yüz Güzelliği Nasıl Tarif Edilir?

Yüz güzelliği anatomik olarak birkaç temel kriter üzerine odaklanır:

Simetri: Yüzün sağ ve sol yarısının simetrik olması önemlidir. İnsan beyni simetriyi genellikle güzellikle ilişkilendirir.
Orantılılık: Yüzdeki her bölgenin (alın, burun, çene, yanaklar) birbiriyle uyum içinde olması gerekir. Orantısızlık genellikle güzellik algısını olumsuz etkileyebilir.
V-Şeklinde Yüz Hattı: Çene hattının V-şeklinde olması, yüzün daha genç ve çekici görünmesine katkıda bulunur.
Orta Yüz Bölgesi (Midface): Orta yüz bölgesi, özellikle elmacık kemiklerinin belirgin ve orantılı olması, güzelliği etkileyen önemli bir faktördür.
Dudak Orantısı: Üst dudak ile alt dudak arasında orantılı bir hacim dağılımı olmalıdır. Genellikle alt dudağın biraz daha dolgun olması ideal kabul edilir.
Burun ve Çene Oranı: Burun ucu ile çene ucu arasındaki mesafe ve her iki yapının büyüklüğü altın orana yakın olmalıdır.

3. Anatomik Olarak Yüz Güzelliğinin Bileşenleri

Alın: Alın ile saç çizgisi arasındaki mesafe genellikle burun ile ağız arasındaki mesafe ile uyumlu olmalıdır. Yüksek alın, düşük alın gibi unsurlar yüzün genel orantısına etki edebilir.
Gözler: Gözler arası mesafe ideal olarak bir göz genişliği kadar olmalıdır. Gözlerin büyüklüğü ve açıklığı, çekici bir yüz için önemli bir faktördür.
Burun: Burun yüzün merkezi yapısıdır. Burun ucunun genişliği, burun kemerinin yüksekliği ve burun deliklerinin şekli yüzün güzellik algısını belirler.
Elmacık Kemikleri: Elmacık kemiklerinin belirgin olması, özellikle genç ve canlı bir görünüm için önemlidir. Bu bölgenin hacmi yaşla birlikte azalabilir, bu nedenle bu bölgede dolgu uygulamaları yaygındır.
Çene ve Çene Hattı: Çenenin belirgin olması, estetik açıdan güçlü bir yüz profili sağlar. Zayıf ya da geride bir çene hattı genellikle estetik müdahaleler ile düzeltilmeye çalışılır.
Dudaklar: Üst ve alt dudak orantısı, dudak dolgunluğu ve konturu önemli estetik unsurlardır.

4. Tıbbi Yaklaşım

Estetik cerrahi ve medikal uygulamalarla (botoks, dolgu, rinoplasti, çene dolgusu) yüzün altın orana uygun hale getirilmesi hedeflenir. Örneğin:

Dolgu Uygulamaları: Elmacık kemiklerini belirginleştirmek, dudakları dolgunlaştırmak veya çene hattını şekillendirmek için dolgu maddeleri kullanılabilir.
Rinoplasti: Burnun orantılı hale getirilmesi için yapılan cerrahi müdahalelerdir.
Botoks: Yüzdeki asimetrik kas hareketlerini dengelemek veya yüz hatlarının daha yumuşak görünmesini sağlamak için botoks enjeksiyonları yapılır.

Güzellik algısı kişisel ve kültürel farklılıklar gösterebilse de, tıbbi ve anatomik açıdan simetri, orantı ve uyum en temel estetik kriterlerdir.
Medikal estetik uygulamalarında altın oran ve yüz anatomisinin belirleyici noktaları büyük önem taşır. Bu uygulamalarda doğru oranlara ve anatomik yapılara dikkat edilerek, doğal ve estetik sonuçlar elde etmek amaçlanır. Şimdi, malleolar prominence, angulus mandibula, çene ucu (mentum), orta yüz (midface) ve dolgu, botoks, mezoterapi gibi uygulamaların altın oran perspektifiyle tıbbi olarak nasıl ele alındığına odaklanalım.

1. Malleolar Prominence ve Altın Oran


Malleolar prominence, elmacık kemiklerinin (zygomatik kemikler) belirgin olduğu alanları ifade eder. Yüzün estetik algısında elmacık kemiklerinin belirginliği orta yüz bölgesini (midface) tanımlar ve yüzün genç görünmesini sağlayan önemli bir yapıdır. Orta yüzün ideal estetik görünümü şu şekilde analiz edilebilir:

Altın Oran Uygulaması: Elmacık kemikleriyle alt yüz (mandibula) arasındaki mesafe, altın orana yakın olmalıdır. Orta yüz bölgesinde dolgunluk kaybı yaşlanma ile birlikte meydana gelir. Dolgu maddeleri ile zygomatik kemiklerin çevresi doldurularak hacim kazandırılır ve yüz genç bir görünüm elde eder.
Dolgu Uygulaması: Zygomatik bölgeye hyaluronik asit dolgu maddeleri kullanılarak hacim kazandırılır. Kullanılan dolgu malzemesinin miktarı ve derinliği anatomiye ve hastanın kişisel estetik ihtiyaçlarına göre belirlenmelidir.

2. Angulus Mandibula ve Alt Yüz Estetiği

Angulus mandibula (mandibula açısı), alt çenenin köşesi ve boyunla birleştiği noktada yer alır. Yüz estetiğinde angulus mandibula’nın belirgin ve simetrik olması alt yüz konturunu güçlü ve genç gösterir. Çene hattının net olması özellikle genç görünüm ve V-line dediğimiz ideal yüz şekli açısından önemlidir.

Altın Oran Uygulaması: Angulus mandibula ile mentum (çene ucu) arasındaki mesafenin dengeli ve simetrik olması estetik açıdan önem taşır. Altın oran, çene ve yüz konturunun birbirine orantılı olmasını sağlar. Angulus mandibula’nın belirginleştirilmesi çene hattına daha keskin bir görünüm kazandırır.
Dolgu ve Botoks Uygulamaları: Çene hattına yapılan hyaluronik asit dolgu uygulamalarıyla bu bölge daha belirgin hale getirilir. Ayrıca, angulus mandibula’nın aşırı genişlemesi durumunda masseter botoks uygulanarak çiğneme kasları inceltilir ve yüz daha oval bir şekle kavuşur.

3. Çene Ucu (Mentum) ve Altın Oran

Çene ucu, yüzün alt kısmındaki estetik dengeyi sağlayan anahtar yapıdır. Çenenin şekli, büyüklüğü ve projeksiyonu yüzün genel estetiğinde önemli bir rol oynar.

Altın Oran ve Çene: Çene ile burun ucu arasındaki mesafe, yüzün alt üçte birlik bölümünün altın oran doğrultusunda analiz edilmesi gereken önemli bir alandır. Çene ucu, burun ucundan daha geride veya ileride olmamalıdır; altın oran bu orantıyı dengelemekte kullanılır.
Dolgu ve Çene Protezi: Çene ucunun şekli yetersiz olduğunda, hyaluronik asit bazlı dolgu maddeleri kullanılarak çene belirginleştirilebilir. Daha kalıcı bir sonuç için çene protezi cerrahisi de düşünülebilir. Dolgu maddesi çene ucu bölgesine doğru doz ve teknikle enjekte edilmelidir; derin enjeksiyonlar yaparak çenenin hem projeksiyonu hem de genişliği ayarlanabilir.

4. Orta Yüz (Midface) ve Altın Oran

Orta yüz, elmacık kemikleri, nazolabial oluklar ve alt göz çevresini içine alan bir bölgedir. Bu bölge yaşla birlikte hacim kaybına uğrayarak çökük bir görünüm kazanabilir. Orta yüzün dolgun olması, genç ve sağlıklı bir yüz görünümü için önemlidir.

Altın Oran ve Orta Yüz: Yüzün üst, orta ve alt bölümleri arasında dengeli bir orantı sağlanmalıdır. Orta yüz, yüzün toplam uzunluğunun yaklaşık üçte birini kaplamalıdır. Elmacık kemikleri, burun kenarları ve göz altındaki alanların altın oran doğrultusunda dolgun ve simetrik olması estetik görünümü tamamlar.
Dolgu ve Mezoterapi: Orta yüze hyaluronik asit dolgu maddeleri enjekte edilerek hacim kaybı giderilir. Mezoterapi, orta yüz bölgesinde cilt kalitesini artırmak ve yüzü gençleştirmek amacıyla yapılabilir. Bu bölgede yapılacak dolgu uygulamaları anatomik katmanlara uygun şekilde yapılmalı, zygomatik kemik üzerinde doğru plana enjekte edilmelidir.

5. Botoks Uygulamaları ve Altın Oran

Botulinum toksini, kas aktivitelerini geçici olarak azaltarak yüz hatlarını düzeltmek ve estetik oranlara uygun bir görünüm elde etmek amacıyla kullanılır.

Masseter Botoks: Çene hattında genişlemeye neden olan masseter kasının aşırı büyümesi durumunda, botoks uygulamasıyla bu kas küçültülür ve çene hattı inceltilir. Bu işlemle yüzün V-line dediğimiz şekli desteklenir ve altın oran doğrultusunda daha simetrik bir görünüm elde edilir.
Alın, Kaş ve Göz Çevresi Botoksu: Yüzün üst kısmında botoks uygulamaları kaşlar arası, alın çizgileri ve kaz ayakları bölgesinde kırışıklıkları gidermek amacıyla yapılır. Burada kas aktivitelerinin azalması, yüzün simetrik ve daha dinamik görünmesini sağlar. Kaslara doğru noktalardan botoks uygulayarak yüz hatlarını şekillendirmek mümkündür.

6. Mezoterapi ve Cilt Kalitesinin Desteklenmesi

Mezoterapi, cilt altına mikro enjeksiyonlar ile vitamin, mineral ve hyaluronik asit gibi aktif maddeler verilerek cilt kalitesinin artırılması işlemidir. Bu işlem cildin elastikiyetini ve nemini artırır, dolgu ve botoks uygulamalarıyla kombine edildiğinde daha genç ve dinamik bir görünüm elde edilir.

Mezoterapi ve Oranlama: Mezoterapi cilt yapısının desteklenmesi ve cildin altın oran doğrultusunda genç ve sağlıklı görünmesi için önemlidir. Özellikle yüz bölgesinde dolgu ve botoks uygulamalarıyla kombine edilerek yüzün genel estetik görünümünü iyileştirir.

Özetle

Medikal estetik uygulamalarında altın oranlar ve yüz anatomisinin belirleyici noktaları dikkate alınarak yapılan dolgu, botoks ve mezoterapi uygulamaları yüzün genel estetik görünümünü büyük ölçüde etkiler. Doğru planlama ve doğru uygulama teknikleriyle hem altın oranlara uygun bir estetik görünüm sağlanır hem de doğal ve genç bir yüz elde edilir.
Yüz gençleştirme ve anti-aging için yapılan cerrahi dışı uygulamalar, teknolojik ilerlemelerle birlikte büyük çeşitlilik kazanmıştır. 2024’te öne çıkan bu tedaviler, cildin sıkılaştırılması, kollajen üretiminin artırılması ve doğal gençleşme süreçlerinin hızlandırılması amacıyla kullanılır. İşte bazı önemli tedavi seçenekleri:

1. Exosome Tedavisi

Exosome tedavileri, kök hücrelerden elde edilen büyüme faktörleri ve proteinler kullanarak cilt yenilenmesini sağlar. Exosome’lar, kollajen üretimini artırarak ince çizgilerin ve kırışıklıkların azalmasına yardımcı olur. Ayrıca cilt tonunu düzeltir ve nem kapasitesini artırarak cilt sağlığını genel anlamda iyileştirir  .

2. Morpheus8 (Mikroiğneleme + Radyofrekans)

Morpheus8, cildin alt tabakalarına mikroiğneleme ile ulaşarak radyofrekans enerjisi kullanır. Bu enerji, cilt altındaki dokulara ulaşarak derin kollajen üretimini teşvik eder ve cildi sıkılaştırır. Özellikle sarkma ve ince çizgilerde etkili bir yöntemdir  .

3. Softwave (Ultrason ile Cilt Sıkılaştırma)

Softwave, odaklanmış ultrason enerjisi ile cildin daha derin katmanlarına ulaşır ve kollajen üretimini artırarak cilt sıkılaştırmasını sağlar. Tedavi sonrası doğal bir yüz kaldırma etkisi elde edilir ve uygulama sonrasında iyileşme süreci minimaldir .

4. Microcurrent Tedavisi

Mikro akım tedavisi, cildin altındaki kasları uyararak onları sıkılaştırır ve cilt elastikiyetini artırır. Özellikle ince çizgileri azaltmak ve yüz hatlarını belirginleştirmek için kullanılır. Non-invaziv olması ve ağrısız bir yöntem olması nedeniyle popülerdir .

5. PRP Mikro-iğneleme

Platelet Rich Plasma (PRP) tedavisi, hastanın kendi kanından elde edilen büyüme faktörlerinin mikro-iğneleme ile cilde enjekte edilmesiyle uygulanır. Bu tedavi, kollajen üretimini artırarak cilt tonunu iyileştirir ve ince kırışıklıkları azaltır .

6. CO2 Lazer Yenileme

CO2 lazer cilt yenileme, cildin üst katmanlarını kontrollü bir şekilde soyarak, hasarlı hücreleri yeniler ve kollajen üretimini hızlandırır. Cilt tonu eşitsizlikleri, kırışıklıklar ve güneş lekelerinde oldukça etkilidir  .

Bu tedaviler, cerrahi müdahale gerektirmeden cilt sağlığını ve görünümünü iyileştirmek için oldukça etkili yöntemlerdir ve her biri hastanın cilt tipine ve ihtiyaçlarına göre uyarlanabilir.
Cilt gençleştirme ve yüz estetiğinde kullanılan cihaz tabanlı ve invazif olmayan medikal estetik uygulamalar modern estetik tıbbın önemli bir bölümünü oluşturur. Bu uygulamalar, cerrahi müdahaleye gerek kalmadan cildin gençleştirilmesi, sıkılaştırılması ve estetik görünümünün iyileştirilmesini amaçlar. Altın iğne, PRP, kök hücre tedavileri, lazer uygulamaları ve BBL (BroadBand Light) gibi yöntemler, hastanın cilt yapısına ve estetik ihtiyaçlarına göre kişiselleştirilebilir. Şimdi bu uygulamaların tıbbi detaylarına göz atalım.

1. Altın İğne (Fraksiyonel Radyofrekans)

Altın iğne tedavisi, fraksiyonel radyofrekans (RF) teknolojisinin mikro iğnelerle kombine edildiği bir cilt gençleştirme yöntemidir. Bu teknikte cildin alt katmanlarına radyofrekans enerjisi verilir ve kollajen üretimi uyarılır. “Altın iğne” terimi, iğnelerin cilde zarar vermemesi ve hijyenik olması için altın kaplamalı olmasından gelir.

Tıbbi Etki Mekanizması: Altın iğne teknolojisi, mikro iğnelerin cilde mekanik olarak nüfuz etmesiyle cildin üst tabakasında mikro hasarlar oluşturur. Aynı zamanda cildin alt tabakalarına radyofrekans enerjisi iletilir, bu da dermis tabakasında kollajen ve elastin üretimini artırır. Böylece cilt sıkılaşır, ince çizgiler azalır ve cilt tonunda genel bir iyileşme sağlanır.
Endikasyonlar: Ciltte sıkılaşma, akne izleri, geniş gözenekler, ince çizgiler, cilt tonu düzensizlikleri ve elastikiyet kaybı.
Yan Etkiler ve Komplikasyonlar: Minimal invaziv bir yöntem olmasına rağmen, iğne giriş yerlerinde kızarıklık, hafif şişlik ve geçici hassasiyet olabilir. Doğru cihaz ve tekniğin kullanılması yan etkileri minimize eder.

2. PRP (Platelet Rich Plasma)

PRP (trombositten zengin plazma) tedavisi, hastanın kendi kanından alınan plazmanın, yüksek trombosit konsantrasyonu elde edilerek cilde enjekte edilmesi yöntemidir. Trombositler, büyüme faktörleri açısından zengin oldukları için cilt yenilenmesini ve iyileşmesini hızlandırır.

Tıbbi Etki Mekanizması: PRP tedavisinde hastanın kendi kanı santrifüj edilerek plazma kısmı ayrılır ve bu plazma cilde enjekte edilir. Trombositlerin içerdiği büyüme faktörleri, kollajen üretimini artırarak cildin elastikiyetini ve kalitesini artırır. Bu tedavi, cilt gençleştirme, saç dökülmesi tedavisi, yara izlerinin azaltılması gibi pek çok alanda kullanılır.
Endikasyonlar: Cilt gençleştirme, ince çizgiler ve kırışıklıklar, saç dökülmesi tedavisi, akne izleri, cilt tonunun düzeltilmesi.
Yan Etkiler ve Komplikasyonlar: Enjeksiyon yerinde hafif kızarıklık, ödem ve morarma olabilir. Çünkü hastanın kendi kanı kullanıldığı için alerjik reaksiyon riski yoktur.

3. Kök Hücre Tedavileri

Kök hücre tedavileri, rejeneratif tıbbın bir parçası olarak kabul edilir ve cilt gençleştirme, yara izlerinin tedavisi ve saç dökülmesi gibi pek çok estetik amaçla kullanılır. Kök hücreler, farklı doku ve hücrelere dönüşme yeteneğine sahip oldukları için cilt yenilenmesinde güçlü bir etkiye sahiptir.

Tıbbi Etki Mekanizması: Kök hücre tedavisinde, hastanın yağ dokusundan elde edilen kök hücreler ya da kordon kanından elde edilen mezenkimal kök hücreler kullanılarak cilt altına enjekte edilir. Bu hücreler, cilt altındaki hasarlı dokuların iyileşmesini ve cildin yenilenmesini sağlar. Ayrıca kollajen üretimini destekleyerek cildin elastikiyetini artırır.
Endikasyonlar: Cilt gençleştirme, yara izleri, ince çizgiler, cilt tonu düzensizlikleri, saç dökülmesi.
Yan Etkiler ve Komplikasyonlar: Kök hücre tedavileri genellikle güvenlidir, ancak enjeksiyon yerinde geçici hafif kızarıklık ve şişlik olabilir. Alerji riski bulunmamaktadır.

4. Lazer Uygulamaları

Lazer tedavileri, cilt yüzeyindeki leke, kırışıklık, ince çizgi, akne izi gibi problemleri hedef alan, ışık enerjisinin kullanıldığı cihaz tabanlı tedavilerdir. Lazer ışığı, cildin farklı katmanlarına nüfuz ederek hasarlı dokuların yenilenmesini sağlar ve cilt tonunu düzenler.

Tıbbi Etki Mekanizması: Lazer cihazları, farklı dalga boylarına sahip ışık enerjisini cildin belirli katmanlarına ileterek kontrollü hasar oluşturur. Cildin alt tabakasında ısı etkisiyle kollajen üretimi uyarılırken, üst tabakadaki hasarlı hücreler yenilenir. Fraksiyonel lazer teknolojisi, cilt yüzeyinde küçük mikrokanallar açarak cilt yenilenmesini hızlandırır.
Endikasyonlar: Leke tedavisi, cilt gençleştirme, kırışıklıklar, akne izleri, cilt tonu düzensizlikleri, geniş gözenekler.
Yan Etkiler ve Komplikasyonlar: Lazer tedavileri cilt tipine ve lazer türüne bağlı olarak hafif kızarıklık, kabuklanma ve geçici renk değişikliklerine neden olabilir. Derin lazer uygulamaları sonrası cildin iyileşme süreci daha uzun olabilir.

5. BBL (BroadBand Light) Uygulamaları

BBL (Geniş Bant Işık) tedavisi, IPL (Intense Pulsed Light) teknolojisinin geliştirilmiş bir versiyonudur. BBL, geniş dalga boylarında ışık enerjisi kullanarak cilt tonunu eşitler, leke ve kırışıklık görünümünü azaltır.

Tıbbi Etki Mekanizması: BBL tedavisinde, belirli dalga boylarında ışık enerjisi cilt altına iletilir ve cildin yüzeyindeki pigment düzensizlikleri, ince çizgiler ve genişlemiş damarlar hedeflenir. Bu işlemle cilt altındaki kollajen üretimi tetiklenir, cilt daha sıkı ve parlak hale gelir.
Endikasyonlar: Güneş lekeleri, pigmentasyon problemleri, genişlemiş kılcal damarlar, cilt tonu düzensizlikleri, ince çizgiler.
Yan Etkiler ve Komplikasyonlar: Hafif kızarıklık ve hassasiyet olabilir. Cilt yüzeyinde hafif soyulmalar görü


Altın oran kavramı (Phi oranı olarak da bilinir), tarihsel olarak antik Yunan uygarlığından bu yana matematik ve estetikte kullanılan bir prensiptir. Yunan matematikçisi Euclid (M.Ö. 300’ler), bu oranı ilk olarak geometri çalışmalarında tarif etmiş ve altın oranı “bütünün daha büyük parçaya oranı, büyük parçanın küçük parçaya oranına eşit olmalıdır” şeklinde tanımlamıştır.